Oumuamua Nedir ? Uzaylılar Gerçek Mi ?

Sahilde bir yürüyüş yaptığınızı düşünün yerde binlerce küçük ufak, tefek, irili ufaklı taşlar var. Hepsi de birbirinden farklı ama uzaktan baktığınızda onların yine de taş olduğunu görebiliyorsunuz, doğal yollarla oluşmuş milyonlarca taş. Arasından bir tanesi dikkatinizi çekiyor, uzaktan. Diğerlerinden farklı görünen bir tanesi hem onlardan daha parlak hem de şekli çok daha farklı uzun ince bir şey, acaba bu da doğal yollarla oluşmuş bir taş mı yoksa yapay olarak üretilmiş bir nesne mi ? İşte bilim insanlarının yaklaşık bir buçuk yıldır böyle bir şey, böyle bir nesne rahatsız edip duruyor. Onların uzay sahilinde karşılaştıkları diğerlerine göre çok daha farklı bir taş ya da bir nesne. Her şey Hawaii ile başladı. Orada deniz seviyesinden 3000 metre yükselen Haleakala volkanının tepesinde bir gözlemevi var gözlemevinde ki Pan Starrs telescope yaptığı işlerden bir tanesi dünyanın yakınından geçen gök cisimlerini tespit etmek 19 Ekim 2017’ de böyle bir gök cismi tespit edildi. Ama dünyamıza yaklaşmadan önce değil yaklaştıktan günler sonra tespit edilebildi. Çünkü bu cisim çok hızlı hareket ediyordu o kadar hızlı hareket ediyordu ki bu bizim güneş sistemimizden olamazdı. İlk kez yıldızlararası bir gök cismi tespit edilmişti. Nereden geldiği ve nereye gittiği bilinmeyen bu cisme Oumuamua adı verildi. Hawaii dilinde bu kelimenin anlamı kaşif, elçi ya da öncü birlik demek. Başlangıçta bilim insanları bu cismi bir kuyrukluyıldız olarak düşündü ama bir hafta geçmeden onu asteroid olarak yeniden sınıflandırdılar.


Ancak daha önce hiç gözlemlenmiş bazı özellikleri nedeniyle onun doğal değil de yapay bir cisim olabileceğini söyleyenler de çıktı. Üstelik bunu söyleyenler komplo teorisyenleri değil Harvard Üniversitesi'nde teorik Fizik Profesörü olan Avi Loeb bu cisimle ilgili yayınladığı bilimsel makalede o Oumuamua’nın  tuhaf ivmelenmesinden yola çıkarak şu ifadeye yer verdi. Bu nesne uzaylı bir uygarlık tarafından kasıtlı olarak dünyanın çevresine gönderilen tamamen işlevsel bir uzay gemisi olabilir. Bu ifadeler bir romanda ya da bir filmde geçmiyor. Bilimsel bir makalenin içinde yer alıyor. Bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke 1973 yılında Rama'yla Buluşma adında bir roman yazdı.  2031 yılında geçen bu romanda astronomlar gizemli bir gök cismi keşfeder ve onu asteroid olarak sınıflandırır. Ancak bilim insanlarının Rama adını verdikleri bu nesnenin  hareketlerine bakarak alışılmadık bir yörüngeye sahip olduğunu anlarlar. Dolayısıyla Güneş sisteminin dışından gelmiştir. Bu nesneyi daha  yakından incelemek için bir uzay gemisi gönderirler ve geminin gönderdiği fotoğraflardan Rama’nın şeklinin bir silindir gibi olduğu ortaya çıkar. Üstüne inince bunun bir uzay gemisi olduğunu anlarlar. Bir buçuk yıl önce keşfedilen bu gizemli gök cismi ile bu romandaki hikaye arasındaki benzerliklerden  ötürü gök cismine Rama adını verenlerde oldu. Ancak biz onu inceleyebilmek için bir uzay gemisi gönderemediğimiz gibi fotoğrafını çekmeyi bile başaramadık. Yaklaşık bir buçuk ay boyunca dünyanın farklı teleskopları ile yapılan gözlemler var sadece elimizde. Bu gözlemlere göre kırmızı renkte metale yakın yoğunluk da olduğunu ve 7,5 - 8 saatte, bir dönüşünü tamamladığını biliyoruz. Parlaklığındaki değişim den yola çıkarak onun yaklaşık 80 metreye 800 metre boyutlarında bir çubuk gibi olması gerektiği sonucuna varıldı. Yani bir silindir gibi. Bu nesnenin kırmızı renginden ötürü karbon bakımından zengin maddelerle kaplı olabileceği düşünülmektedir. Bilim insanlarını da en çok şaşırtan özelliklerinden birisi ise bu cismin hızını giderek arttırması oldu. Güneş sistemimizde bu tür bir hareketi kuyruklu yıldızlar da görebiliyoruz. Üzerindeki maddelerin güneş ışığı ile ısınması sonucu bir gaz çıkışı meydana geliyor ve bu da bir roket etkisine yol açıyor ve onları hızlandırıyor. Gördüğümüz bu kuyrukta gaz çıkışıdır.  Ancak Oumuamua’da böyle bir gaz çıkışı hiç olmadı. Kuyruğu olmayan bir kuyruklu yıldız olabilir mi ? Olamaz. Dolayısıyla bilim insanları ona kuyruklu yıldız demekten vazgeçti ve asteroid olarak sınıflandırdı. Fakat asteroidler de hızını değiştiremez. Ayrıca parlaklıkları en fazla 1’e 3 oranında değişebilir. Bu cisim de olduğu gibi 1’e 10 oranında değil, zaten kuyruklu yıldızlar genellikle oort bulutundan, asteroidler de Mars’la, Jüpiter arasında asteroid kuşağından geliyor ve her iki kaynakta güneş sistemimizin bir parçası ve o yüzden hızları birbiriyle uyumlu, bulunan yeni cisim ise hiperbolik bir yörüngede çok hızlı hareket ediyor ve hızını giderek artırıyor. Bilim insanların gözlemlediği bu tuhaf ivmelenmeye yol açabilecek bir şey daha olabilir diyorlar. Sıfır nokta üç milimetre inceliğinde ve yirmi metre çapında bir Güneş yelkeni. Kasım 2018 de yayınlanan yeni bir makaleye  göre  hızlanmanın sebebi  Güneş radyasyon basıncı olabilir. Eğer bu gök cismi doğal değilde yapaysa bu basıncı kullanarak hızlanmayı sağlayacak bir çeşit yelken kullanıyor olabilir. Bizim medeniyetimiz gibi Ikaros ve Starshot gibi projelerde görebileceğimiz gibi bu tür yelkenleri tasarlamayı başardı. Çünkü gezegenler arası ya da yıldızlararası taşımacılıkta kullanılabilecek en uygun, en akla yakın teknolojilerden biri budur. Buraya kadar ki olan bulgularımızı açıklayacak olursak. Güneş sistemimizin dışından gelen ve bizim ilk kez gözlemlediğimiz bir cisim var. Silindir şeklinde ya da bir kalem şeklinde olan bu cisim hızını giderek arttırıyor ve yayınlanan bu son makaleye göre bu artışın sebebi onun önünde ki kağıt gibi bir yelken olabilir. Bir kağıdın çektiği kalemden söz ediyoruz. Oldukça spekülasyon bir düşünce ama bu makaleyi kaleme alan bilim insanlarına göre iki sebepten dolayı bu o kadar da spekülüf değil. Birinci sebep biz varsak ve bu tür teknolojileri hayal edebiliyorsak başkaları neden olmasın ? İkincisi samanyolu galaksisindeki diğer yıldız sistemlerinin en az çeyreğinde bizimkine benzeyen bir dünya olduğunu tahmin ediyoruz yani milyarlarca gezegende hayat olma olasılığı var. Bu gezegenlerden sadece biri bile içindeki canlı yaşamı ve medeniyeti tamamen yok olmuş olsa dahi  zamanında bu galaksinin dört bir tarafına buna benzeyen keşif araçları göndermiş olabilir. 



Bizim Voyager 1, Voyager 2 gibi araçları gönderdiğimiz gibi bizim gönderdiğimiz Voyager 1 ve Voyager 2 gibi araçların en büyük özelliklerinden bir tanesi bulguları bize radyo sinyalleriyle geri göndermesi. Eğer bu bilim insanlarının speküle ettiği gibi bir Oumuamua’da böyle bir keşif aracı ise oda kendi evi ile bir şekilde haberleşiyor olması gerekir. Nitekim dünya dışı akıllı yaşam formlarını araştıran Project Breakthrough de hemen bu cismi dinlemeye başladı. Ama hiç bir şey bulamadı. Oumuamua tamamen sessizliğe gömülmüştü. Ya bizim henüz çözemediğimiz, bilemediğimiz kuantum dünyasına ait bir yöntemle eviyle haberleşiyordu ya da fazla zorlamaya gerek yok yani bu bir uzay aracı değil. Bugün bu cismin izini tamamen kaybetmiş durumdayız. Bilim insanlarının çoğu bu cismin çok özel çok istisnai bir cisim olduğunu kabul etmekle beraber, tamamen doğal olduğuna inanıyor. Yinede onun yapay olmadığı bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Herkesin üzerinde hemfikir olduğu onun güneş sistemimizin dışından gelen ilk ve şimdilik tek gözlemleye bildiğimiz cisim olmuştur. Bu anlamda gerçekten de adı gibi bir öncüdür. Sahilde dolaşırken gördüğümüz taşlardan çok daha farklı bir taştır. Eğer sahilde dolaşan kişi biz değilsek, bizden binlerce yıl önce yaşamış bir mağara insanı olsaydı ve böyle farklı bir taş bulsaydı ne yapardı ? Mesela pili bitmiş bir cep telefonu bulsaydı o sahilde onu diğer taşlardan farklı bir taş ama yinede bir taş olarak mı sınıfladırırdı yoksa o anda sahip olduğu teknolojiye göre bir şeyler mi hayal edip hiç tanımadığı bir kabilenin yaptığı taştan bir teknolojik alet olarak mı düşünürdü ? Ne yaparsa yapsın böyle bir mağara adamı insanına cep telefonun gerçekte nasıl bir teknoloji olduğunu anlatabilmenin bir yolu yoktur. Bizde şimdi günümüzde bizden çok daha gelişmiş bir medeniyetle karşı karşıya gelirsek ? Ya bunu hiç farketmeyecek ya da kullandığımız teknolojilere göre dilimiz döndüğünce tarif etmeye çalışacağız. Ama ne olursa olsun büyük bir ihtimalle onun gerçekte ne olduğunu tam olarak hiçbir zaman anlayamayacağız. Yine de sahilde dolaşırken için de mesaj olan bir şişe bulma fikri insanı heyecanlandırmaya yetmektedir. 








Post a Comment